Kesintisiz Gönüllülük Mümkün Mü?

 

Kesintisiz Gönüllülük Mümkün Mü?

Hazırlayanlar: Merve Demirkaya & Ümit Yardım

Gönüllülük, toplumumuzun temel taşlarından biri olarak kabul edilir. İnsanların hayatlarına dokunmak, topluma katkıda bulunmak ve bir fark yaratmak için kişisel zaman ve çabayı fedakârca, karşılık beklemeden sunan bireyler, toplumun gelişimi için hayati öneme sahiptir. Sivil toplum kuruluşları (STK’lar), tasarladıkları faaliyetlerini gerçekleştirebilmek ve amaçlarına ulaşabilmek adına gönüllülerin desteğine güvenirler ve ihtiyaç duyarlar. Bu değerli çabanın sürdürülebilirliği üzerine düşünmek, nadiren gündeme gelir. Sosyal sorumlulukta kalite, sadece anlık çabalarla değil, devamlılık ve sistemli bir yaklaşımla mümkün olur. Bu bağlamda, STK’larda sürekli ve etkin bir gönüllü katılımı, gönüllülerin derin bağlılığı ve kendini adama anlayışını gerektirir. Ancak, bu önemli görevin sürdürülebilirliği her zaman kolay olmayabilir. Peki, kesintisiz bir gönüllülük gerçekten mümkün müdür?

Gönüllüğünün Sürekliliği ve Gönüllüğün Sağladığı Mutluluklar

Gönüllülüğün farklı birçok türü bulunmaktadır. Belirli bir kurum veya kuruluşa bağlı olup olmama durumuna göre gönüllülük çalışmalarının gerçekleştirilmesi “resmi” veya “resmi-olmayan” gönüllülük şeklinde adlandırılmaktadır. Yine faaliyet süreleri ve yapılan çalışmanın boyutuna göre değişen şekilde uzun süreli, kısa süreli veya mikro gönüllülük mümkün olabilmektedir. Küresel etkileşim ile birlikte uluslararası gönüllülük ve son yıllarda verilen eğitimler ile işlerin niteliği gereği çevrim içi gönüllülük de artık gönüllülük faaliyetleri çerçevesinde söz konusu olabilmektedir.

Bütün bu gönüllülük faaliyetlerinin gerçekten etkili olabilmesi için, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir yaklaşım gerekir. Bu, sadece gönüllülerin kendilerine değil, aynı zamanda hizmet ettikleri topluluklara da fayda sağlar. Sürekli bir gönüllülük anlayışı, toplumsal sorunlara karşı daha güçlü bir mücadele ve çözüm sunma fırsatı yaratır. Bunlara bağlı olarak da sosyal etkisi yüksek çalışmaların ortaya çıkmasına olanak sağlar.

Bunun yanı sıra gönüllülük, sadece topluma değerli bir katkı sunmakla kalmaz, aynı zamanda bireyler için de sayısız mutluluk kaynağı barındırır. Yapılan çalışmalarda yardım etme eyleminin stres üzerinde önemli olumlu etkileri olduğu görülmüş. Psikolog Acar Baltaş’ın New York Sağlık Geliştirme Enstitüsü Başkanı Allan Luks’ın araştırmasından aktardığı şekliyle “hayatını gönüllülük hizmetlerine adamış olan 3 bin 300 gönüllü üzerinde yaptığı araştırmada; grubun yüzde 95’inin, yardım etme eyleminden sonra stres düzeylerinin düştüğü” görülmüş (Baltas, 2020). Gönüllü olarak hizmet etmek, kişisel tatminin yanı sıra, insanların yaşamlarını sosyal etkileşimler ve kişisel gelişim boyutunda olumlu yönde etkileme duygusunu da beraberinde getirir. Bu süreçte, insanlarla derin ve anlamlı bağlar kurulur, bu da gönüllülere aidiyet ve topluluk içinde bir rol alma, aktif vatandaş olma hissi sağlar. Yapılan yardımların somut sonuçlarını görmek, gönüllüler için paha biçilemez bir mutluluk ve başarı hissi yaratır. Ayrıca, gönüllü çalışmalar sırasında yeni beceriler edinme, kendini keşfetme ve kişisel sınırları zorlama fırsatları da yakalanır. Bu deneyimler, gönüllülerin kendilerini daha güçlü, daha yetenekli ve topluma daha bağlı hissetmelerine olanak sağlar. Özellikle zor zamanlarda, başkalarına yardım etmek, bireyin kendi sorunlarını farklı bir perspektif içinde görmesine ve hayatın daha geniş anlamını keşfetmesine yardımcı olur. Sonuç olarak, gönüllülük, bireylerin hayatına anlam, amaç ve mutluluk katar, bu da onları daha tatmin olmuş ve bağlı hissettirir.

Gönüllülük faaliyetlerinin başarısı, toplumla etkili bir şekilde iletişim kurabilmekle de yakından ilişkilidir. Toplumun ihtiyaçlarını anlamak ve onlarla empati kurmak, gönüllülük çalışmalarının kalbini oluşturur. Bu, sadece hizmet verilen topluluğun değil, gönüllülerin de gelişimine katkıda bulunur. Sürdürülebilir gönüllülük için toplumun çeşitli kesimlerinden gelen gönüllülerin katılımını teşvik etmek bu noktada büyük önem taşır. Çeşitlilik, yenilikçi fikirlerin ve farklı bakış açılarının kapısını aralar. Bununla birlikte kesintisiz bir gönüllülük faaliyeti, yüksek düzeyde bağlılık ve özveri gerektirir. Gönüllülerin, kendilerini bir amaca adaması ve bu süreçte kararlılık göstermesi, başarının anahtarlarındandır. Bu, zaman zaman zorlayıcı olabilir. Ancak gönüllülerin kendilerini sürekli geliştirmeleri ve motive etmeleri ile sürdürülebilir gönüllülük mümkündür.

Kesintisiz Gönüllülüğün Zorlukları

Sivil Toplum Kuruluşlarında sürekli olarak gönüllülük çalışmaları yapmak, gönüllüler için hem fiziksel hem de duygusal olarak meydan okuyan bir deneyim olabilir. Bu tür gönüllü faaliyetler genellikle, normal çalışma saatlerinin dışında yoğun zaman ve enerji yatırımını gerektirir. Gönüllüler, belirli bir süre sonra kişisel ve mesleki hayatları arasında bir denge kurmak zorunda kalır, bu da zaman zaman yorgunluk ve stres yaratabilir. Kesintisiz gönüllülük, onları zorlu durumlar ve bu durumlarla yüzleşen insanlarla etkileşime girmelerini sağlar. Bu tür durumlar, gönüllülerin duygusal dayanıklılığını zorlar ve onlara, zorluklarla başa çıkmak için ekstra destek ve rehberlik arayışına itebilir. Bu süreç, gönüllülerin duygusal sağlıklarını korumak ve sürdürülebilir bir şekilde hizmet vermeye devam edebilmek için kendi psikolojik ve fiziksel sağlığı ile ihtiyaçlarına dikkat etmelerinin önemini vurgulayan bir taraftır. Bu zorluklarla başa çıkmak, gönüllü organizasyonlar ve bireyler için, gönüllülerin sağlığını ve refahını destekleyecek stratejiler geliştirmeyi gerektirir.

Gönüllülük çalışmalarında sürdürülebilirliğin önemi yüksektir. Hedef kitlenin zorluk çektiği konular halen devam ederken çalışmalara ara vermenin mümkünatı görülmemektedir. Fakat gönüllünün sürekli etkileşime açık, erişilebilir olması ve ara verememesi hem duygusal hem de fiziksel olarak gönüllüyü yıpratmakta, enerjisinin ve üretkenliğinin azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle kesintisiz gönüllülük için geliştirilecek stratejilerde bu ‘demir yorgunluğuna’ benzer şekilde gönüllü yorgunluğu da baz alınarak çalışmalar yapılmalıdır.

Kesintisiz Gönüllülük Stratejileri

Bir STK’da kesintisiz gönüllülüğü sürdürmek için, gönüllülerin zamanlarını ve enerjilerini etkili bir şekilde yönetmelerine yardımcı olacak stratejiler geliştirmeleri gerekir. Gönüllülerin kullanabileceği bazı stratejiler şunlardır:

Sınırlar belirleyin: Gönüllüler, STK’nın misyonuna katkıda bulunmaya devam ederken kişisel ve profesyonel taahhütlerini dengelemelerine izin veren gerçekçi sınırlar belirlemelidir. Bu, gönüllü olarak harcanan saatlerin sayısını sınırlamayı veya yeniden şarj olmak için izin almayı içerebilir.

Kişisel bakıma öncelik verin: Kesintisiz gönüllülük, fiziksel ve duygusal olarak talepkâr olabilir, bu nedenle gönüllülerin kişisel bakıma öncelik vermesi gerekir. Bu, sağlıklı beslenmeyi, yeterince uyumayı, neşe ve rahatlama getiren faaliyetlerde bulunmayı içerebilir.

Destek arayın: Gönüllüler akranlarından, ailelerinden ve arkadaşlarından ve ayrıca gönüllü oldukları STK’dan destek almalıdır. Bu, zor durumlarla nasıl başa çıkılacağı konusunda duygusal destek ve rehberlik sağlayabilir.

Bir destek ağı geliştirin: Gönüllüler, gönüllülük tutkusunu paylaşan, benzer düşüncelere sahip bireylerden oluşan bir destek ağı geliştirebilirler. Bu, bir topluluk ve yoldaşlık duygusunun yanı sıra iş birliği ve öğrenme için fırsatlar sağlayabilir.

Çözüm

Sonuç olarak, gönüllülük faaliyetlerinin uzun vadeli ve sürdürülebilir olması, hem gönüllüler için kişisel bir gelişim yolu hem de hizmet verdikleri topluluklar için kalıcı bir değişim aracı olarak önem taşır. Bir STK’da sürekli gönüllü olarak çalışmak hem zorlayıcı hem de ödüllendirici bir deneyim olabilir. Bu tür bir katılım, gönüllülerden önemli bir bağlılık ve özveri talep eder, fakat aynı zamanda onlara güçlü bir amaç duygusu ve tatmin hissi de sunar. Sürdürülebilir bir gönüllülük için, bireylerin ve STK’ların bazı stratejileri benimsemesi önemlidir. Bu stratejiler arasında; gönüllünün iş yükünü azaltacak şekilde gönüllü havuzunun oluşturulması, etkili zaman yönetimi, gönüllülerin becerilerini ve ilgi alanlarını dikkate alan görev dağılımı, motivasyonu artıracak tanıma ve takdir sistemleri ve gönüllüleri destekleyen bir topluluk ortamının oluşturulması yer alır. Gönüllüler, etkili bir şekilde vakitlerini yönetmek ve kişisel bakımlarını önceliklendirmek için gerekli stratejileri geliştirmelidir. Bu süreçte, akranlar, aile ve arkadaşlar gibi destek kaynaklarından yararlanmak, ayrıca benzer düşünceleri paylaşan kişilerle bir destek ağı oluşturmak, sürekli gönüllülüğün zorluklarıyla başa çıkma konusunda büyük önem taşır. Sonuçta, topluma katkıda bulunmanın ve daha büyük bir amaç için çalışmanın getirdiği memnuniyet, sürekli gönüllü olarak hizmet vermenin tatmin edici yanlarını güçlendirir. Böyle bir deneyim, bireylerin toplum üzerindeki olumlu etkisini artırır ve onlara toplumsal değişim sürecinde etkin bir rol alma fırsatı sunar. Kısacası, kesintisiz bir gönüllülük mümkündür, ancak bu, sürekli öz değerlendirme, çeşitliliğe açıklık ve öğrenme süreçlerine bağlılık gerektirir. Gönüllülük, yalnızca bir eylem değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçimini kaliteli ve sürdürülebilir kılmak, hepimizin elinde.

Yararlanılan Kaynaklar

“Successful Strategies for Recruiting, Training, and Utilizing Volunteers”, https://www.samhsa.gov/sites/default/files/volunteer_handbook.pdf

Acar Baltaş, (2020). “Yardımseverliğin Hayat Kalitesi Üzerine Etkisi”, https://www.acarbaltas.com/yardimseverligin-hayat-kalitesi-uzerine-etkisi/

Erasmus Generation Blog, “Why Volunteering Means Serious Business”, https://blog.erasmusgeneration.org/why-volunteering-means-serious-business

Merve Özcan, (2022). “Sivil Toplum ve Gönüllüğün Dijitalleşen Dünyadaki Yeri: E-Gönüllülük”, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Karabük Üniversitesi.

Noelle Stapinsky (2013). “The Non-Stop Volunteer”, Waterloo, Vol. 39, Issue 6, ss. 22-23.